Çatalhöyük Konya’nın Çumra ilçesi yakınında bulunan önemli bir Neolitik yerleşimdir. Yaklaşık 8000 insanı barındırmış geniş bir Neolitik “kasabadır”. Sokakları olmayan bu büyük kasabada insanlar damlarda dolaşıyor, evlerine damlarda bulunan deliklerden giriyorlardı. Öte yandan bu insanlar evlerinin içinde binlerce yüzyıl öncesinden günümüze kalan duvar resimleri, kabartma ve heykellerden anlaşıldığı üzere harika sanat ürünleri meydana getiriyorlardı. Çatalhöyük sanatı ilk kez 1960’larda James Mellaart tarafından keşfedildi.
Ankara’daki İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nün desteği ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle 1993’te Ian Hodder başkanlığında yeniden başlayan kazı çalışmalarına 2017 yılına kadar devam edilecektir. Yeni kazı çalışmaları Çatalhöyük’teki toplum yaşamının rekontrüksiyonunda modern bilimsel yöntemler kullanmaktadır.
Resim 1 ve 2. Çatalhöyük’te yeni inşa edilen korugan. Fotoğraf: Jason Quinlan |
Çatalhöyük’te bu yıl, yeni kazı alanlarından birinin üstüne, koruma amacıyla yeni bir korugan inşa edilmiştir (Bkz. Resim 1 ve 2). İstanbul’da bulunan Atölye Mimarlık tarafından tasarlanan bu korugan arkeolojik kalıntıları çok başarılı bir şekilde korumaktadır. Höyükle ve çevresiyle büyük bir uyum içinde tasarlanan korugan aynı zamanda çok rahat bir çalışma ortamı yaratmaktadır. Dört yanı açık olan bu koruganın açık olan kısımları kış aylarında kapatılacaktır. Yeni koruganın altında uzun vadede 40 tane bina sergilenecek ve böylece ziyaretçiler ve turistler zamanda donmuş 9000 yıllık bir kasabayı görme şansı elde edecektir.
Resim 3. Yanmış olan Bina 77’den bir görüntü. Fotoğraf: Jason Quinlan Resim 4. Bina 77’nin dikmelerindeki yabani boğa boynuzları. Fotoğraf: Jason Quinlan |
Yeni koruganın altında Bina 77 olarak adlandırdığımız heyecan verici, çok etkileyici yanmış bir binaya rastladık (Resim 3). Bu binanın yanmış olması, içinde bulunan birçok kalıntıyı korumuştur. Özellikle, binanın içinde kuzeydoğu yönünde kalan platformun etrafındaki dikmelere yerleştirilmiş olan yabani boğa boynuzları önemli buluntular arasındadır (Resim 4). Bu boynuzların platformun altındaki insan gömütlerini koruduğu düşünülmektedir. Boğa boynuzlarının hemen yanındaki duvarda ise boynuzları olmayan alçıyla sıvanmış bir koyun başı yer almaktadır. Koyun başının hemen altında da bir niş bulunmaktadır. Bu buluntu bizlere, 1960’larda James Mellaart tarafından ortaya çıkarılan görkemli binaların benzerlerinin, kendisinin kazdığı alandan epeyce uzakta, yani yerleşimin başka alanlarında da varolduğunu göstermektedir. Aynı zamanda, Bina 77’nin bir tapınaktan çok bir ev olduğu da açıktır.
Resim 5. Gömüt platformunu çevreleyen duvar resmi. Fotoğraf: Jason Quinlan |
Yine yeni koruganın altında bulunan küçük bir binada, yani Bina 49’da, büyüleyici güzellikte duvar resimleri ortaya çıkarılmıştır. Örneğin, bu evin kuzey tarafında insan gömütlerinin bulunduğu platformların etrafında belli başlı geometrik ve dairesel şekilli resim tabakalarına rastlanmıştır (Resim 5). Bu resimler insan gömütlerinin bulunduğu yerleri ön plana çıkarmaktadır.
Duvar resimlerinin üzerindeki bazı desenler yerleşimden çıkarılan Neolitik baskı mühürlerin üzerindeki desenleri çağrıştırmaktadır. Bu yıl yine öncekilerle benzer güzellikte baskı mühürler bulunmuştur (Resim 6). Büyük olasılıkla bu mühürlerle insan ya da hayvan derilerinin üzerine desenler basılıyordu. Bu yılki buluntular arasında küçük figürinler de yer almaktadır (Resim 7).
Resim 6. Yukarıdakine benzer baskı mühürleri büyük olasılıkla insan ya da hayvan derisine desen basımında kullanılmıştır. Fotoğraf: Jason Quinlan Resim 7. 2008’de bulunan küçük figürin. Fotoğraf: Jason Quinlan |
Yerleşimdeki diğer kazı alanlarında ise geniş fırınlara rastlanmıştır. Ayrıca, İstanbul Üniversitesi ekibinin çalıştığı güneybatı alanda, yanmış başka bir evin kazısı tamamlanmıştır. Güneybatı alanın yakınındaki Bakır Çağı Batı Höyüğü’nde ise, Edirne, Almanya ve Amerika’dan katılan ekipler biraz geç dönem olan bu höyükte ortaya çıkmış çok farklı yapıların kazılarına devam etmişlerdir.
Gülay Sert kazı süresince, Türk çocuklarını Türk kültürel mirasının önemi ve korunması konusunda bilinçlendirmek amacıyla yürüttüğü eğitim programına devam etmiştir. Ayrıca, yerel halkın sürece katılımını sağlamak üzere gerçekleştirdiğimiz projeye de devam edilmiştir. Bu kapsamda, yerel halk için kazı evinde büyük bir yemek ziyafeti düzenlenmiş, Çatalhöyük kazı çalışmalarının gelecekte nasıl geliştirilebileceği konusunda halkın görüşü alınmıştır.
Teşekkür
1993’ten beri Çatalhöyük’te, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle ve Ankara’daki İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nün de desteğiyle Londra Üniversitesi (UCL) ve Stanford Üniversitesi tabanlı uluslararası bir ekip arkeolojik çalışmalar yürütmektedir. Öncelikle Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne ve Kültür ve Turizm Bakanlığı temsilcisi Arkeolog Lütfi Önel’e minnet duyduğumuzu belirtmek isteriz.
Bu projenin ana sponsorları olan Yapı Kredi ve Boeing ve diğer sponsorlarımız Shell, Thames Water ve Merko’ya katkılarından dolayı teşekkürümüz sonsuzdur.
Ayrıca, Ankara’daki İngiliz Arkeoloji Enstitüsü, Stanford Üniversitesi, Dünya Kültürel Mirası Fonu, Selçuk Üniversitesi, Londra Üniversitesi (UCL), Türk Kültür Vakfı, Amerikan Elçiliği, Poznan Üniversitesi ve Gdansk Üniversitesi’ne de 2008’de yürüttüğümüz projeye mali katkılarından dolayı teşekkürü bir borç biliriz.
Kaynak: http://www.catalhoyuk.com/
0 Yorum