Koyunbaba ile Sabire Sultan

Gönderen Dert Ortağı 03 Eylül 2009
Ramazanların tadı biraz da türbe ziyaretleriyle çıkar. Şehrin orasına burasına yayılmış asude istirahatgâhlarında ziyaretçilerine gülümseyen gönül sultanları bekler bu türbelerde hemşerilerini.
Oruç ikindilerinin Fatiha'ları veya uzun gecelerin Yasin'leriyle aydınlanan bu türbelerde ziyaretçiler, orada manen görüşmeyi umdukları yanında ummadığı halde karşılaştıklarıyla da söyleşirler daima. Türbe ki yalnızca bir ölünün yattığı yer değildir; gerektiğinde bir ibret abidesi, gerektiğinde bir sanat şahikası, ama her hâlükârda bir sohbet mekânıdır. Geçmiş ile gelecek arasında bir sohbetin mekânı... Bu yüzden oradaki sandukaların, taşların, kabirlerin her biri size ayrı bir lisan ile seslenir; eğer dinliyorsanız...
İstanbul'da, Vatan Caddesi'nden Fatih istikametine, Hırka-i Şerif Camii'ne doğru ilerlediğinizde yolun sağ tarafında Hırka-i Şerif haziresinde yüksekçe bir mezar gözünüze ilişir. Koyun Baba'nın kabridir burası. Murat yeşili kabir duvarlarının üstündeki beyaz mermerde "Koyun Baba ve Sabire Sultan'ın ruhuna Fatiha" ibaresi okunur. Koyun Baba, İstanbul'un fethinde askere yararlıkları dokunmuş bir cengaver iken genç hükümdar onun savaş gayretini görüp himayesine almış, lakin İstanbul fethedildikten sonra da sarayında fazla bir görev verememiş. İşsizlik ve ataletten sıkılan tabiat âşıkı genç cengaver bir gün hünkardan kendisini azad etmesini, saraydan çerağ çıkarmasını istemiş. Sultan onu başıboş göndermek yerine, tabiatla içli dışlı olma arzusunu göz önünde bulundurarak kendisine, sarayın koyunlarını otlatma vazifesini vermiş. Yıllarca süren bu vazife sırasında bu cengaverin bir yandan gönül penceresi açılmış, diğer yandan şehir çocukları yıllar yılı peşine takılıp eğlenerek ona "Koyun Baba" adını takmışlar. Hatta şöyle bir tekerleme bile uydurmuşlar: "Koyun Baba, Koyun Baba / Koyunları toplasana". O kendisiyle alay eden çocuklara daima sevecen davranmış. Hatta bu ismi öyle benimsemiş ki "Baba" lakabı gitgide baba erenlerden birine dönüşmüş. Sonunda Koyun Baba'yı bir ulu çınarın altında ölü bulmuşlar. Çevresinde de otlattığı koyun sürüsü duruyormuş. Fatih Sultan bu haberi alınca çok üzülmüş ve onu surların dışındaki mezarlıklara defnettirmeyip şehrinin en sevdiği semtinin içinde bir yere gömülmesini istemiş. Gel zaman, git zaman, Koyun Baba İstanbul halkının muhayyilesinde hem bir kahraman, hem bir ermiş olarak yaşar olmuş.
Koyun Baba'nın mezar taşında adı anılan Sabire Sultan'ın hikâyesine gelince: Derler ki Sultan Aziz bir gece bir rüya gördü. Başında beyaz örtüsüyle yüzü nur saçan orta yaşlı bir kadın, sultanın yolunu kesmiş gözlerinden sicim gibi yaşlarla ona ricada bulunuyordu:
- Ey yüce sultan! Benim adım Sabire'dir. Fatih'te Hırka-i Şerif Camii civarında otururum. Kâinatın serveri, sultanlar sultanı, insin ve cinin peygamberi Efendimizin hırkasının kokusunu alır, Koyun Baba'nın manevi himmetiyle yaşardım. Bu gece Allah'ın huzuruna yürüyorum. Vasiyetim odur ki fani bedenim Koyun Baba'nın yanına gömülsün, hasretliklerimden uzak düşmesin.
Padişah rüyanın burasında uyanır. Zaten sabah ezanları okunmak üzeredir. Rüyanın sadık bir rüya olduğunu düşünür. Kuşluk vaktinde Hırka-i Şerif mahallesine bir adam gönderir. Maksadı, rüyasında tarif edilen mahallede Sabire isminde biri var mı, yok mu onu araştırmaktır. Haberci geri geldiğinde padişahın istediğinden ziyade bilgi getirir:
- Hünkarım! Sabire Hatun isminde biri vardır. Evi Hırka-i Şerif'e bitişiktir. Lakin kadın bu gece ölmüş. Ölüsü başında kadının akrabaları ile mahalleli kavga ediyorlar. Akrabaları vasiyeti gereği Koyun Baba'nın yanına gömmek istiyorlar, lakin cami imamı ile mahalle halkı buna müsaade etmiyorlar. Mevta ortada kalmış durumda. Ne ferman buyurursanız öyle yapalım!
- Derhal faytonumuz hazırlansın!
Sultan Aziz dosdoğru rüyasında gördüğü yere varmış. Karşılarında bizzat padişahı gören mahalleli telaşa kapılmış. Hele Sabire Hanım'ın oraya defnedilmesi için geldiğini öğrenince daha da hayret etmişler. O günden sonra Sabire Hatun, olmuş "Sabire Sultan". Cengaver gönül sultanı Koyun Baba'ya gelin gider gibi.
Siz siz olun, bir gün Hırka-i Şerif ziyaretine varırsanız, Koyun Baba ile Sabire Sultan'ın da ruhlarına birer Fatiha ihsan etmeyi unutmayın.
Hamiş: Eskiden İstanbul'da yaramaz çocukların yaramazlıkları geçsin diye Koyun Baba'nın huzuruna getirilip dua ettirilir, onlar da evlerine kuzuya dönmüş olarak giderlermiş. Ne diyelim!..

İskender PALA
sayac Kez Okundu
DertOrtagimblogspot.com

0 Yorum

Yorum Gönder

Yeni Düşenler

Abonelik:

E-Posta Adresini Gir: