DAVANIN NEDENİ
GDO Yönetmeliği hakkında Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi’nin açtığı iptal davasını değerlendiren Kemal Özer, düzenlediği basın toplantısında GDO yönetmeliğine neden karşı olduklarını ve hangi gerekçelerle Danıştay'a iptal davası açtıklarını şu sözlerle anlattı:
“26.10.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ve GDO’yu meşrulaştıran yönetmelik; Anayasa’nın 5, 7, 8, 17, 45, 56, 124 ve 169 maddelerine aykırı olduğu gibi tüketicilerin BM Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi ile Avrupa Tüketici Hakları Bildirgesi’nin tüketicilerin bilgi edinme ve bilgi alma ve sağlıklarının korunması ilkelerine; Rekabet Kanunu, Tüketici Kanunu, Gıda Kanunu, Sağlık Bakanlığı’nın Kuruluş Kanunu, Orman ve Çevre ile ilgili Kanunlara ve de Etiket mevzuatına tümüyle aykırıdır. Bu nedenler çerçevesinde yönetmeliğin tümüyle iptali için Danıştay’a dava açtık.
"GELECEĞİMİZ ULUSLARARASI ŞİRKETLERİN İNSAFINA TERKEDİLDİ"
Türkiye, 26 Ekim’de yayınladığı GDO yönetmeliği ile geleceğimiz, genetik tohum üretici ve pazarlayıcısı Monsanto, DuPont, Pionerr, Syngenta, Bayer ve Hazera gibi uluslararası şirketlerin insafına terk edildiğini öne süren Özer, "26 Ekim Türkiye’nin geleceği açısından bir milattır ve kara bir gün olarak tarihe geçmiştir" dedi.
Özer, Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi olarak dünyanın hiçbir yerinde GDO’lu ürünlerin üretilip tüketilmesine razı olmadıkları gibi sıradan ve sığ bir düzenleme olarak nitelediği bu yönetmelik ile GDO’nun Türkiye'de yasallaştırılmasını da kabul etmelerinin imkânsız olduğunu kaydetti. GDO'nun başta Türkiye olmak üzere tüm dünyada tümüyle yasaklanması gereken bir belâ olduğunu vurgulayan Özer, "Çünkü GDO, insanlar ve diğer tüm canlıların sağlığını güvenliğini ve geleceğini ve hürriyetlerini tehdit etmektedir" diye konuştu.
GDO'CULARIN TAŞERONLARI TOPLUMU ALDATIYOR
Özer, GDO'yu savunanları eleştirerek, "insanlığın ortak mülkü olan tohumları tescil ederek mülkiyetlerine geçiren GDO’cuların sözcülüğü ve taşeronluğunu yapan kimi çevreler, gıdaların yetersizliğinden ve dünyanın mevcut nüfusu besleyemediğinden dem vurmakta ve GDO’nun zararsız olduğunu iddia etmektedirler. Hatta GDO’ya karşı çıkan duyarlı ve vicdan sahibi çevrelere ‘GDO’nun zararlı olduğunu ispat edin’ demektedirler. Hâlbuki bir ürünün zararlı olduğunun tüketici tarafından ispatı değil, üretenin o ürünün zararsız ve hatta yararlı olduğunu ispat etmesi gerekir. Bu şekilde bir mantıkla toplumu aldatmaya çalışıyorlar" dedi.
Bugün dünyada her yıl açlık sınırının altında yaşayanların tümünü birkaç yıl doyuracak miktarda üretim fazlası olduğuna dikkat çeken Özer, savını şu örneklerle sıraladı: "Mesela dünyanın 168.397.000 ton buğday, 89.911.000 ton pirinç fazlası varken, açlıktan söz edilmesi göstermektedir ki sorun; GDO için zorunluluk olarak gösterilen eksik üretim değil adil paylaşım sorunudur."
"BU KARARA İMZA ATANLARI NE TARİH NE DE İNSANLIK AFFEDECEKTİR"
Özer, yönetmelikle Türkiye'nin bağımsızlığının tehlikeye girdiğini öne sürerek karara imza atanları şu sert sözlerle eleştirdi: "Tüm bu gerçekler ortada iken Türkiye, yangından mal kaçırırcasına GDO’cuların dışında hiç kimsenin görüşüne müracaat edilmeden çıkarılan yönetmelikle bağımsızlığından vazgeçilmekte ve insanlığın geleceği birtakım güçlere peşkeş çekmektir. Bu karara imza atanları, ne tarih ne de insanlık affedecektir"
TÜRKİYE KENDİ KALESİNE GOL ATTI
GDO’cular açısından Türkiye tümüyle fethedilememiş bir ülke olduğuna dikkat çeken Özer, "Yeni yönetmelikle artık GDO’cular hedeflerine hızla ilerleyeceklerdir. Dünya, GDO belasından kurtulmak için var gücüyle çabalarken Türkiye, yine hep olduğu üzere tersine hareket edip kendi kalesine gol atmıştır" iddiasında bulundu.
GDO'LU ÜRÜNLERİN YOL AÇTIĞI ÖLÜMCÜ HASTALIKLAR
GDO'lu ürünlerin yol açtığı rahatsızlıklara da işaret eden Özer, "Bilim çevrelerinin söylediği gibi şu gerçektir ki; GDO ile bitkiler kısırlaştırıldığı gibi hayvanlar ve insanlar da kısırlaştırılmakta, immün sistemi zayıflatılarak her türlü hastalığa açık hale getirilmekte, farklı canlıların genleri birbirine karıştırıldığı için doğal yapısı bozulmuş insan doğumlarına, alerji ve kanser başta olmak üzere birçok ölümcül hastalıkların artışınadır."
Özer, yönetmeliğin insanlığın geleceği açısından kamu yararı değil kamu zararı gözettiğini savunarak, "Bizlerin buna razı olmamızı kimse beklemesin ve buna asla izin vermeyeceğiz. Mücadelemiz tâki bu ülkenin Meclisi’nin GDO’yu tümüyle yasaklamasına kadar devam edecektir!" dedi.
BAŞBAKAN YANLIŞ BİLGİLENDİRİLİYOR
Tarım Bakanı'nın tarihi bir hata yapmakla yetinmeyip kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye devam etiğini belirten Özer, "Başbakan’ı GDO’yu yasakladıklarına inandırmışlar" dedi. "Başbakan’da GDO’yu yasakladık diyorsa zararlarını kabul ediyor demektir" diyen Özer şöyle devam etti: "Bu durumda şunu sormamız gerekiyor. Bu nasıl bir yasaklamadır? Yönetmelikle Kurul ihdas edildiği ne zaman görülmüştür? Yasaklamak için sayfalarca yönetmelik mi yayınlamak gerekiyor. Bu yönetmeliğin neresinde çocuk mamaları gibi küçük istisnalar hariç yasak kelimesi geçmektedir? Mademki yasakladınız neden yüzde 0,9’un altında GDO içeren ürün GDO’suz sayılıyor? Neden GDO’suz ürün üreten etiketine ‘GDO’suz dur’ diye yazamıyor? Yasaksa, hukuki dayanaktan yoksun kurul neden ihdas edildi? Kurul’a neden zararları açıklama yetkisi verilmedi ve yasaklandı? GDO’nun zararlı olduğunun beyanı neden kurula değil de üreticinin insafına terk edildi?"
Özer son olarak bu yönetmeliğin ileri düzeyde kamu zararı gözettiğini hatırlatarak, "Ayrıca uluslararası sözleşmeler, anayasa ile tüketici, rekabet, sağlık ve gıda kanunu başta olmak üzere hukuka aykırılığı ve de inanç özgürlüğü ile bağdaşmamasından dolayı Danıştay’ın tümüyle iptal edeceğine inancımız tamamdır" dedi.
GDO Yönetmeliği İptal Davası Dilekçesi
0 Yorum