Sevdiğim Ankara

Gönderen Dert Ortağı 19 Nisan 2010
O şehir…
Mavi soluklu, saklı şehir…
Hasret ruzgarlarıyla darmadağın olup
Özlem oduyla içinde eriyip yoğunlaştığım,
Hasreti nazlı Ankara!
Senin gözlerinden baktım sevdiğim gök kubbeye
Senin gözyaşlarında ıslandım yağmur yağmur,
Senin ruzgarında dağıldı saçlarım, serinliğinle ürperdi yüreğim…
.

Kendime yaslanıp yürürken sokaklarında, sana tutunurdum; ruhumu sıkıca kavrayan sesine…
İçime ılık bir ırmak gibi akan sana özgü, siyahın matemini dağıtan gülümsemene; çalıntı olmayan, herkesin yüzündeki sahte gülüşlere hiç benzemeyen…

Senin içindeki ben; benim içimdeki senin yüzölçümü, yeryüzünün kalpte kaçıdır. Sorma!
Sorma ki, sen bende, benden fazla ol her demde.
Ben sende, adım adının anlamında kaybolurdu.
Varlığım varlığında erisin diye bir an, nefes aldığım maviliklere karışsın diye soluğun; beklerdim odaların sana aralı kapılarında…
Sen geldiğinde ise varlığımda kaybolmak, tuzla buz olmak isterdim.
Anlamazdım, anlayamazdım insan onca beklediği bir yolcuyu neden karşılayamaz diye,
Tanımlayamadığım saklı, acı içimden kuşların kanatlandığı sevgiyi; keşfettim şimdi… Aşk dokununca kaybolur sevgili…

Mesafeler olmayan gönül bağlarını koparır mı?
Tanımadan sevebilir mi biri bu kadar, seni?
İnsan seveni tanıyamaz mı sevgili?
Sus sessizliklere… Cevap verme…
Cevaplar gönülden sual olmayan sevgilere verilir.
Beklenen, özlenen, fark eden fark ettiğini kendine itiraf etme cesaretini gösteren, cevapsız soruları barındırmazdı zihnimizde,
Soru sordurmazdı, sorular cevapsız kalmazdı…

Yine zihninde büyütmüşsün diyorlar.
Küçük dünyanın kocaman insanları var diyorlar
Yok ediyorsun kendini, o yükün altında eziliyorsun diyorlar,
İnanmak istemiyorum anlasana…

“Gülüşünü sevdiğin insan iyi insanmış”
Muzip bir çocuğun yaptığı hatayı affettirmek için, gözlerden kaçırdığı çocuk gözleriyle bakardın sen…

Siman aynada belirsin her sabah,
Gözlerime baktıkça, dursun, gözlerimin değdiği her yerde, belli belirsiz hayalin, ne olur!
Bunca keder içinde beni bir nebze mutlu eden o hisse, ancak böyle can verebilirim.

Duygularınla dertleş duygululara danış, sor
Onların anılarında unutulanlar yoktur, ölüler, kaybedilenler yoktur.
Aklımdan geçenleri söylemedim sana hiç,
Aşk kelimelerde yiter sevgili!

İnanmıyorlar; adını koyamadığın, birinin gözlerinde gördüğün, kararlı kararsız sesinin tınılarında işittiğin, dile getirilmemiş, ölesiye saklanmak için adanan sevgilere.
İki kişilik sessizliklere gömülen iki kalp, iki parça canda inanmaz aradaki adsız ve sahipsiz duyguya…

Bir an kavramı içinde; karmakarışık duyguları, günün üç vaktini, dört mevsimi yaşadım seninle; senden uzak, aynı yerde,
Önce çiçek çiçek kokan taze baharı, sonra düşlerde yarım kalmış yazı, sarının çaresizliğine mahkum solgun hüznüyle sonbaharı, parmaklarımın ucunun ve kalbimin donduğu; yaz ruyasında mevsimsiz karı, kederi ölümü, elini uzattıkça çoğalan erişilmez uzaklıkları biriktiren kışı…
Sen bilmezsin,
Bilinen zaaf, sendeki mesafelerle büyüyen, ulaşılmaz aşkı öldürür sevgili!

Denge…
Yaşamın anlamı.
Uzak noktaların buluşup birleştiği yegane sebep,
Sebebin yoktu senin.



Aşk “senin”, “ bende” kaybolmasıdır sevgili!
Sen, sende hüküm sür, öyle güzelsin olduğun gibi.
Bana senden daha fazla ver istemem ki…
Aşk gönüllü paylaşımdır sevgili!

Sever gibi geldim sana doğru; saklı şehrin sokaklarından.
Kızdım sana içimden, aslında istemeden, yüz çevirdim yüzünden, senin de canın yansın diye…
Anlamalısın!
Anladım, sevdim, yandım, kırıldım, ruzgar olup yanındaydım,
Ama yok saymadım.
Nefreti yaşamadım… Yaşatmadım…
Sen hep sevilen, beşinci mevsim, nefes alınan uzak şehir olmalıydın, sana yakışan buydu ancak, sen iyi insanımdın…
Güzel anmaya muhtacım; aklıma geldiğinde, yüreğimi, yüzümü gülümsetecek bir şeyi,
Anlasana!
İnsan hatırlayınca mutlu olacağı saf bir sevgi büyütmek istiyor içinde; valizine koyup gittiği şehre götüreceği, odasına serpiştireceği.

Hatırlarım…
Bir akşam -Ankara daha güzeldir-, aldığımız her nefes daha bir ferah, gözlerimden kaçırdığı gözleri daha bir sessiz, gözlerime bakan gözleri daha bir derin…
Kimi zaman muzip, mukallit bir çocuk; mesafeler uzadığında.
Kimi zaman şaşkın, korkak bir ağır ağabeyim; karşı karşıya kaldığımızda.

Sen! Bilir misin?
Anlatılan şey dile düşer,
Aşk kirletilir, eskitilir sevgili!

Bilir misin? Özlesen de, için titrese de, asla yaşamı paylaşamazsın,
Bildiğine her defasında yeniden kanarsın…
Dokunamazsın büyü bozulur…

Hiç bulamadığını kaybedemez insan
Varlığına tutunamadığını bırakamaz… Sevgili!
Avunur, yanı başındaki buzdan kalplere inat.

Devir vitrin aşkları devridir, ne yazık ki,
Sadece iki kişi arasında yaşanan şey yarı yarıya yalandır; gözler tanık olmamışsa…
İnatla, sevgiyle, kıskançlıklarla, tutkuyla da yaşansa…

Biri anlatsa diğeri yalanlar; yaşanan şeyin dört şahidi yoksa…
Anlatsan anlayan olmaz, hayal dünyanın dışa vurumudur sanılır; bu akıbet-i aşktır.
Aşkın kaderine bu yazılır.

Veda vakti…

O gece bütün yıldızlara yükledim seni,
Hangi şehre gidersem, başımı kaldırdığımda göklere, orada ol diye.
O gece bir şehri son kez, aynı gökkubbe altında yaşamanın içime dokunan, içime oturan yükünü taşıdım kalbimde.
Uzun uzun baktım Ankara semalarına onun gözleriyle…

Sevgilim Ankara!
Senden geçmek ne zor bir bilsen…
Sende yaşayana değil seni yaşayana sor.

Bilmem kaçıncı defa yıkıldı, gözümdeki o, her an gülen gözleri ve yüreğiyle,
Ay simasıyla, yüzümün çöl iklimine yağan ılık yağmuruyla, gülünce kasveti dağıtan insanım! Ve Hayali!
Aşk insanca bir eylemdir, aşk insan işidir sevgili!

Ay ışığı duru sevgilerin tek tanığıdır inanana,
Bu satırlar sana;

AY IŞIĞIYLA GELEN
Bir gece içinde sen!
Gözlerimi kapatıyorum,
Yüzüne en çok yakışan gülümsemenle
Gözlerimin değdiği her yerdesin.
Yüzünde solan gülüşünle,
Kirpiklerimin ucundasın,
Uyusam kaybolacaksın.
Göz kapaklarıma çöken ağırlığa inat direniyorum,
Sen kirpiklerimin ucunda, orada kal, düşme diye.
Penceremin perde aralığından odama sızmaya çalışan
ay ışığının, içimin karanlık odalarına düşürdüğü gölgelerle,
karanlıklarda gizli kalmış seni, o saatlerde dışarı çıkarıp
yaşatmaya, yaşamaya, büyütmeye çalışıyorum.
Kapısı yalnızca sana açılacak odaların duvarlarına
“seninle gelecek günlerin” resmini çiziyorum.
Maviye boyuyorum her yeri; “SENİN İÇİN”…
Bensiz de olsa sana huzurlu bir yaşam diliyorum…

Sevgilim ANKARA!
Her şeyden öteye sana geliyorum.

Veda vaktidir artık… Gidiyorum senden; seni de içimde taşıyorum giderken, senden geçmiyorum, son akşam yüzünü döksen de içime…



katre-derya-içre…
sayac Kez Okundu
DertOrtagimblogspot.com

0 Yorum

Yorum Gönder

Yeni Düşenler

Abonelik:

E-Posta Adresini Gir: