Unutturamaz seni hiçbir şey

Gönderen Dert Ortağı 18 Mayıs 2010
Unutturamaz seni hiçbir şey, unutulsam da ben; her yerde sen her şeyde sen, bilmem ki nasıl söylesem, neşemde sen hüznümde sen, bilmem ki nasıl söylesem...”
Her yer karanlıkken, inleyen nağmeler ruhumu sararken, içimdeki özlemi uyutamıyorken, söyleyin yıldızlar sevdiğim nerede derken, enginde yavaş yavaş gülün minesi solarken, gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar yeryüzünde sizin kadar yalnızım diye ağlarken...
Hayatım boyunca her şeye erken başladım ben...
İnsanların çoğu bir şeylere hep geç kalmaktan şikayet ederken; ben hep erken oluşumdan, zamanı gelmeden başlamamdan yakındım...
Acı çekmeye erken başladım; hayal kurmaya, yanımdaki boşluğu dolduracak birini istemeye, istersem dilediğim her şeyi başarabileceğime inanmaya çok erken başladım...
Sevgiye ne kadar erken inanmaya başladıysam, seni de o kadar erken tanıdım...
Seni ne kadar erken tanıdıysam, ihaneti, umutsuzluğu ve düş kırıklığını o kadar erken öğrendim...
“Sen bir ömre bedelsin” derken, “her şeyimi uğruna ben boş yere mi verdim?” diye ağlıyordum...
Bu hayatta her şeyin bir bedeli vardır bir tanem, bunu biraz geç öğrendim, ama senden öğrendim; şarkılardan değil...
Belki bunu da erken öğrenmiştim, ama senden öğrendim...
Sen yanımdayken, bana onca şeyi erkenden öğreten şarkıları bir yana bırakıyordum, onları görmezden geliyordum...
Sonra bir gün sessizce, habersiz, sebepsiz çıkıp gittin...
“O bir gölgedir, varlık sanırsın” diyordu o şarkı, çekip gittiğin o yağmurlu günde...
Çıldırasım geliyordu böyle anlarda, tüm dünyaya isyan edesim, tüm insanlardan hesap sorasım, ne kadar acı çektiğimi haykırasım geliyordu sonsuzluğa...
Her şeye erken başladığım gibi, seni yaşamaya, senin için yaşamaya erken başladığım için seni hiç tanımıyordum, bilmiyordum belki...
Yaşamımda her şeye erken başladığım için bu kadar çabuk ve acımasızca kaybediyordum belki...
Gidiyordun ve bana erkenden öğretiyordun ihaneti, bencilliği ve kimsesizliği; bu korkunç sessizliği, bu şarkılara sığındığım zavallı ümitsizliğimi...
“Yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara” diyordum haykırarak,



“Bu aşka canımı adayacağım, yeter ki gel bana senede bir gün...”diyordum yalvararak...
Beni bu çocukluğumda öğrendiğim şarkılarla öyle büyük bir yalnızlığa mahkum ettin ki, artık yaşadığım bütün acıların suçunu hep erken öğrenişime, erken inanmaya başlayışıma atıyordum...
Erkenden öğrendiğim her şey eskiydi artık; zaman aşımına uğramıştı...
Ama değerinden hiçbir şey kaybetmemiş, hatta daha çok değer ve anlam kazanmıştı...
O şarkılar, o sahibinin sesi mısralar yıllarca kalbimin feryadı gibi yankılandı kulaklarımda...
O siyah beyaz fotoromanlardaki tutku dolu aşklar yıllarca girdi rüyalarıma, hayallerime, umutlarıma...
O taş plakları dinlemeye, o hisleri, o arayışları erkenden yaşamaya başladığımdan beri sanki taş basıyorum bağrıma senelerdir...

Sen de benim için erkendin bir tanem...
Bu yüzden öğrenmeye, tanımaya başladığım ilk günden itibaren bana acı vermeye başladın ve zaman geçtikçe daha çok anlam kazandın....
Tıpkı o nostalji şarkılar gibi...
Gün geçtikçe isyan ettirdin, bazen hayal kurdurdun, bazen unuttun, bazen hüzünlendirdin, bazen heveslendirdin, bazen sevindirdin...
Tıpkı, daha çocukken varlığını keşfettiğim taş plaklar, siyah beyaz fotoromanlar gibi...
Çocukluğumda başladım seni sevmeye, artık taş plaklar yok, fotoromanlar yok; o zamanlar kurduğum o fazla masum ve bencil hayaller yok...
Sen de yoksun...
Zamanında elde edemediğim, hep erkenden tanıdığım, yaşadığım hiçbir şey yok artık yanımda...
Yanımda değil bunların hiç biri, ama değerlerinden hiçbir şey kaybetmediler...
Eskiler, ama silinmezler, unutulmazlar, vazgeçilmezler, asla ölmezler!
“Ne varsa eskilerde var” derdi annem...
Ne varsa sende var bir tanem...
Gördün işte, neye erken başladıysam hep kaybeden, hep üzülen ben oldum...
Seni ne kadar derin bir tutkuyla, ne kadar erken bir saplantıyla sevdiysem benden bir o kadar kaçan sen oldun...
Benim erken yaşayışlığımdan kaçtığın zamanlarda tek sığınağım ne varsa onlarda var diye söylenen nostalji şarkılar oldu...
O şarkıları çocukluğumda, seni ise o şarkılarda buldum...
Ve anladım ki, bir çocuğun bir varlığı sevebileceği en masum, en saf ve derin duygularla sevmişim seni...
Ve yine anladım ki, o şarkıları, o anlamları ne kadar erken öğrenmişsem, yaşamışsam, seni de o kadar erken yaşamışım bir tanem...
Ne varsa eskilerde var, ne varsa erken yaşamışlığımda var, ne varsa ve yoksa, hiç olmadığı kadar sende var...
Sende benden bir parça var...
Bana yazdığın o nostalji şarkının derin sözlerinde gizli bizim ortak yanımız, her şeye erken başlayışımız ve hüzün dolu yalnızlıklarımız...
Ne seni ne de o şarkıları çıkartabilirim hayatımdan, çünkü onları çok çok erkenden öğrendim ben, istesem de silip atamam kalbimden...!
sayac Kez Okundu
DertOrtagimblogspot.com

0 Yorum

Yorum Gönder

Yeni Düşenler

Abonelik:

E-Posta Adresini Gir: