Sonsuza Kadar - Dumlupınar 4 Nisan 1953

Gönderen Dert Ortağı 31 Temmuz 2009


Laraburnu açıklarında yaşayan genç bir kızın ve onun dumlupınar denizaltısında görevli sevgilisinin hazinli hikayesini anlatacağım size.Genç kız gönlünü bir deniz astsubayına kaptırmış.Sevgililerin en büyük sorunları deniz astsubayının mezun olup genç kıza evlenme teklif etmesiymiş.Okul biter deniz astsubayı Laraburnunda oturan kıza gider.Biraz buruktur.Kız biraz huylanır acaba benden ayrılacakmı diye içinden geçirir.Çocuğun suratı donuktur.
-Ne oldu sevgilim bir şeymi var?
-Sevgilim,mezun oldum ama denizaltına verdiler.Biz denizciler ayda birkaç kez ayrılabiliyoruz bide şimdi denizin altındayız.Benden ayrılmak istersen anlayışla karşılarım.
-Ben seni bırakmam
-Böyle diyeceğini biliyordum der astsubay ve sevgilisine bir kitap ve el feneri verir.
Genç kız:
-Bu kitap ne bu fener niye?
-Bak sevgilim bu kitap mors alfabesi kitabı buda fener.Eğer okumayı öğrenirsen seninle haberleşebiliriz.Her ay 2-3 defa Çanakkale'den su üstünden geçermişiz.
Bunun üzerine genç kız evde bu kitabı çalışıp mors alfabesini ezberler.Hatta günlüğünde bütün harçlığını pillere yatırdığını yazar.Babadan gizli annenin haberi var.
Genç ilk seferinde sevgilisini arar.
-Sevgilim cuma günü saat 23:00'da su üstünden geçeceğiz.Orda ol mesajını bekliyorum der ve kapatır.Sıra çoktur çünkü.
Kız çalışmaya devam eder ilk defa geçecektir sevgilisi.Kız fener ile çalıştığı kelimeleri yazar.Gece olmuştur ve denizaltı su üstünden geçiyordur.Ve genç kız fener ile mors alfabesini kullanarak şu mesajı yazar:
... . -. .. / ... . ...- .. -.-- --- .-. ..- -- (SENİ SEVİYORUM)Güvertede sigara içen denizciler bu sevgi sözcüğüne şaşırmışlardır.Genç aşık bunu görünce komutanına çıkar:
-Müsade ile efendim kız arkadaşım, müsade edermisiniz fener ile cevap yazayım?
Komutan:'Ne feneri oğlum geç projektörün başınaGenç astsubay projektörden şu mesajı yazar:
... --- -. ... ..- --.. .- / -.- .- -.. .- .-. (SONSUZA KADAR)
Aradan iki ay geçer.denizaltı yine çanakkale'den geçecektir.Genç astsubay sevgilisini arar:
-Sevgilim bu cumartesi laraburnundan geçeceğiz bütün arkadaşlarıma anlattım herkes bize hayran.Yalnız bu sefer filo halinde geçeceğiz başkasına yazma.
Genç kız::Nasıl ayırt edeceğim?
Genç astsubay:Biz filonun en önünde gideceğiz
Genç kız heyecanla o günün gelmesini beklerken astsubayın içinde bulunduğu denizaltının çok acıklı bir öyküsü vardır.Çünkü denizaltının adı Dumlupınar'dır.Gecenin bir yarısı filonun en önünde giden denizaltısıdır.4 Nisan 1953.Nato tatbikatından dönen türk filosu dumlupınar önderliğinde çanakkale boğazına girdiğinde dumlupınar Nabolant isimli İsveç bandıralı gemi ile çarpışır.Bütün kuzey ülkelerine ait gemilerde olduğu gibi bu geminişnde önünde jilet gibi bir buzkıran bulunmaktaydı.ters manevrayı gerçekleştiremeyen dumlupınar'ı Nabolant ikiye böler ve Dumlupınar Çanakkale'nin soğuk sularına sessiz bir balina çığlığı ile inmeye başlar.
Genç kız olaydan habersiz mors alfabesi ile mesajını gönderir.Fakat dumlupınar sandığı denizaltının ismi 1.inönü denizaltısıdır.1.İnönü denizaltısı öndeki Dumlupınar'ın kaza yaptığından habersizdir.Denizciler gelen mesaja şaşırırlar.Ve kendi aralarında konuşurlar 'demek anlatılanlar doğruymuş yalan söylemiyormuş hakikaten bir sevgilisi varmış,ama kızcağız yanlış yere mesaj gönderdi.Dumlupınar öndeydi çünkü diye konuşurlar kendi aralarında.O sırada komutanları bağırır:
-Merakta bırakmayın kızı ha dumlupınar ha inönü verin kıza cevabı
Gençler projektörün başına geçerler ve aynı cevabı yazarlar:
... --- -. ... ..- --.. .- / -.- .- -.. .- .-. (SONSUZA KADAR)

Ve hakikaten dumlupınar sonsuza kadar sürecek bir uykuya dalmıştır.İsveç gemisi kazayı haber verir.10 nolu kurtarma motoru dumlupınar'ın battığı alana gelir.Denizaltıların battığında bulunması için fırlattıkları bu şamandıra bir kablo ile manevra dairesine bağlıdır.Şamandıra iki saat içinde bulundu.Üsteğmen murat tezcan ahizeyi kaldırır:
-Alo aşağıda kimse varmı?
-Ben selami astsubay komutanım
-Selami kaç kişisiniz?
-Manevra dairesindeyiz komutanım benle beraber 22 kişiyiz.
-Tamam Selami sakin ol ve hemen arkadaşlarına emrimi ilet.Konuşmasınlar,sigara içmesinler ve şarkı söylemesinler.
-Başüstüne komutanım.Manometre 260 kadem gösteriyor komutanım doğrumu?
-Sizi kurtaracağız merak etme selami
-Komutanım 260 kadem nedemek?
Üsteğmen Murat çaresiz bir ses ile '90 küsürmetre' der.
Ve o an anlaşıldıki o denizaltıdan kimse kurtulamayacak.Üsteğmen murat üstlerine bilgi verip kurtarma çalışmalarına başlar.Birçok denizci zor koşullar altında arkadaşlarını kurtarmaya çalışırAma başaramazlar.Üsteğmen Murat kurtaran gemisinden selami astsubayı arar
-Selami astsubay arkadaşlarına söyle Konuşabilirler,Şarkı söyleyebilirler ve Sigara içebilirler.
Bu emri alan Selami astsubay bu emrin ne demek olduğunu anlamıştır.22 denizci ile beraber dumlupınardan tek ses duyulmuştu'VATAN SAĞOLSUN'
72 saat süren kurtarma çalışmalarından sonra trt'den haber tüm yurda yayılır.Bütün yurt derin bir acıya boğulmuştur.Dumlupınardan kurtulan yok.

81 denizciden hazin veda: Vatan sağolsun

Yıl 1953... 4 Nisan pazar günü. Gün henüz ağarmamışken, Eceabat ve Nara kıyıları şiddetli bir çarpışmanın gürültüsüyle sarsıldı. Bu sarsıntı güneşle birlikte tüm Türkiye’yi saracak ve çarpışmanın gürültüsünü sessiz hıçkırıklara dönüştürecekti. Naraburnu açıklarında İsveç şilebi Naboland ile çarpışarak Çanakkale Boğazı’nın sularına gömülen Dumlupınar denizaltında hayatlarını kaybeden 81 denizci ise tarihin sayfalarına ve Türk milletinin kalbine şu sözlerle kazınacaktı: “Vatan sağolsun...”
Akdeniz'de gerçekleştirilen NATO tatbikatına katılan 1. İnönü ve Dumlupınar denizaltı gemileri, manevraların sona ermesinin ardından Gölcük'e dönmek üzere yola çıktılar. 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece Çanakkale Boğazı'na giriş yapan iki denizaltı gemisi, olacaklardan habersiz eve dönüyordu. Sakin geçen yolculuk saat 02.10 sularında Dumlupınar için son buldu.

Sislerin Ardındaki "NABOLAND"


Dumlupınar Denizaltı'sına baş taraftan çarparak batmasına neden olan Naboland.
Dumlupınar Denizaltı'sına baş taraftan çarparak batmasına neden olan Naboland.
Çanakkale Boğazı her zaman denizciler için zor bir geçiş olmuştu. Özellikle İstanbul yönüne giden deniz taşıtları Naraburnu önünde manevra yaparken büyük dikkat ve özen göstermek zorundadır. O gece Dumlupınar için bir başka şanssızlık da boğazın üstünü kaplayan sis bulutuydu. Dumlupınar Naraburnu açıklarına yaklaşırken geminin güvertesinde Süvari Kıdemli Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Üsteğmen Hüseyin Yumuk, Astsubay Hüseyin Akış ve Astsubay Hüseyin İnkaya bulunuyordu. Çanakkale Boğazı'nın sularında sessiz sedasız ilerleyen tek gemi Dumlupınar değildi. İstanbul yönünden gelmekte olan İsveç Bandıralı şilep "Naboland" da aynı dakikalarda Naraburnu açıklarına gelmişti. Kaptanlığını Oscar Lorentzon'un yaptığı Naboland ile Dumlupınar, birkaç dakika sonra korkunç bir gürültüyle çarpışacak ve bu çarpışma Eceabat sahilinde dahi duyulacaktı.

Ve o an...

Astsubay Hüseyin İnkaya nöbetçi olmamasına rağmen vardiya dışı görevine devam etmekteydi. Nara önlerine gelinirken rotada dikkatini çeken değişiklik üzerine köprü üstüne çıktı. İşte tam bu sırada güvertede bulunan kimsenin ne olduğunu anlayamadığı bir gürültü koptu ve denizciler suya yuvarlandı. Çarpışma sırasında güvertede bulunan 8 denizciden sadece 5'i gözlerini denizde açacak kadar şanslıydı. Bu 5 subay ve astsubayın dışında 2 er pervaneye takılarak, 1 astsubay ise boğularak hayatlarını kaybetti. Naboland, Dumlupınar'a baş torpido dairesinin sancak tarafından bindrmişti. Çarpışmanın gürültüsü Eceabat Limanı'nda demirlemiş olan gemiler tarafından duyuldu. Böylesi şiddetli bir darbe alan Dumlupınar, süratle baş tarafından batmaya başladı. Darbenin şiddetine dayanamayan Dumlupınar, birkaç saniye içinde Çanakkale Boğazı'nın karanlık ve puslu sularına gömüldü. Fakat denizaltı ve hayatta kalan mürettebatının yaşayacakları henüz bitmemişti. Hızla sulara gömülen Dumlupınar'ın santral dairesinde çarpışma sonucu şiddetli bir patlama meydana geldi. Denizaltı'nın tüm elektriği kesilmişti. Gemilerinin baş taraftan itibaren su aldığını gören denizciler hızla kıç torpido dairesine doğru harekete geçti. Kıç torpidoya varana kadar da arkadaşlarının birçoğunu kaybettiler. Dumlupınar batmaya devam ederken 22 denizci de kıç torpido dairesine ulaşmayı başarmış, burada kendine yer bulamayan arkadaşları hayatlarını kaybetmişti. Dumlupınar ilk şehitlerini böylelikle vermiş oldu...

Gümrük Motoru Olay Yerinde


Aynı gece Eceabat Limanı'nda demirli halde bulunan Gümrük Motoru'ndaki personel, telaş içinde motora gelen bir kişi tarafından uyandırıldı. Bu kişi, Nara açıklarında bir çarpışmanın olduğunu söyleyerek, motorun kaza mahalline gitmesini istedi. Derhal yola koyulan gümrük motoru, kaza yerine vardığında deniz "panayır yeri gibiydi". Naboland, tahlisiye sandallarını indirmiş, fosforlu can yeleklerini denize bırakmış ve birçok uyarı fişeği fırlatmıştı. Gümrük motoru mürettebatı, deniz üzerinde dolaşırken tahlisiye sandallarına çıkmış ve can yeleklerine sarılmış Dumlupınar mürettebatını görerek motora aldı. Bu denizciler hızla Çanakkale'ye götürülerek hastaneye yatırıldı. Fakat hala denizin dibinde 81 kişi vardı ve onların yaşayıp yaşamadıkları bilinmiyordu. Artık onların yaşamasını ummaktan ve denizaltı kurtarma gemisi Kurtaran'ı çağırmaktan başka çare yoktu.

"Deniz Kuvvetlerine Bağlı Dumlupınar Denizaltısı Burada Battı"

Naraburnu'nda gün ağarmıştı. Havanın aydınlanması sayesinde civarda dolaşan balıkçı tekneleri Dumlupınar'ın batarken su yüzüne fırlattığı muhabere şamandırasını gördü. Beklenen haber gelmişti. Haberi alan gümrük motoru derhal şamandıranın bulunduğu yere gitti. Gümrük motorunun ikinci çarkçısı Selim Yoludüz şamandıraya uzandı ve üzerindeki yazıyı okudu: Deniz Kuvvetlerine bağlı Dumlupınar Denizaltısı burada battı. Kapağı açın ve denizaltıyla irtibat kurun. Kapağı açtı, şamandıranın içindeki ahizeyi kaldırdı ve ümitle "Alo" dedi...

"Vatan Sağolsun..."


Astsubay Selami Özben'in <b>"Vatan Sağolsun"</b> sözleri, 84 metre derinlikte yatan Dumlupınar'dan yükselen son ses oldu
Astsubay Selami Özben'in "Vatan Sağolsun" sözleri, 84 metre derinlikte yatan Dumlupınar'dan yükselen son ses oldu
Sesine karşılık bekleyen gümrük muhafızının yüreğine, karşı taraftan gelen cevap su serpti: "Buyrun, ben Astsubay Selami" Beklediği karşılığı alan Selim Yoludüz astsubay Selami'ye ne durumda olduklarını sordu. Aldığı cevap Dumlupınar'da yaşanan trajediyi açıklar nitelikteydi. Astsubay Selami geminin 15 derece sancak yönünde yatık olduğunu, elektriğin kesik olduğunu ve kendilerinin kıç torpido dairesinde 22 kişi olduklarını söyledi. Gümrük motorunun çarkçısı Selim Yoludüz, mürettebata Çanakkale Boğazı'nın Nara Burnu'nda olduklarını ve gemilerinin tahminen 90 derece derinlikte yatmakta olduğunu söyleyerek, "Endişelenmeyin. Kurtaran yolda. Sizi oradan çıkaracağız" dedi. Vatan görevi için denizaltıda bulunduklarını söyleyen Astsubay Selami'nin cevabı ise Çarkçı Selim Yoludüz'ün kulağına ve kalbine işledi: Ailelerimize selam söylüyoruz. Bizi kurtaracağınızdan eminiz. Vatan sağolsun... Bu, astsubay Selami'nin boğazın yüzeyindekilerle yaptığı ilk konuşma oldu. Saat 11:00 sularında olay mahalline gelen Kurtaran gemisinin çalışmaları sonuçsuz kaldıkça yüzeydekilerin umudu azalıyordu. Bu arada ilk konuşmanın ardından sırasıyla, Çanakkale Deniz Komutanı Albay Zeki Adar, Gümrük Memuru Selim Yoludüz bir kez daha ve 1. İnönü Denizaltısı ikinci kumandanı Üsteğmen Suat Tezcan Dumlupınar'la görüştü. Aşağıda Astsubay Selami ve arkadaşlarının zamanı azaldıkça, su yüzünde bulunanların moralleri bozuluyordu. Buna rağmen, Astsubay Selami'nin sesinde tereddütten ve endişeden eser yoktu. Bir süre sonra bir konuşma daha yapmak için şamandıranın başına gidildi ve ahize kaldırıldı. Aşağıdan gelen sesler hazin sonun acılı haberi verir gibiydi. Ahizenin diğer ucundan sadece dualar, ezan sesleri ve iniltiler geliyordu. Saat 15:00 sularında ise muhabere şamandırasını tutan telefon kablosu koptu. Bir daha Dumlupınar mürettebatından haber alınamayacaktı...

Kurtaran Gemisi ve Kurtarma Çalışmaları


Kazanın ardından olay yerine gelen Amiral Sadık Altın-can, Vali Safaed-din Karanakçı ve diğer yetkililerin gözetiminde kurtarma çalışmaları başladı. Bu arada kaza çok kısa sürede gerçekleştiği için olayın farkına varmayan 1. İnönü Denizaltısı da olay yerine geri dönerek kurtarma çalışmalarında bulundu. Bu gemi dışında denizin üstünde iki muhrip, Kurtaran, motorlar ve Naboland bulunuyordu. Çanakkale Boğazı'nın akıntılı sularında Dumlupınar'ı ve mürettebatı kurtarma çalışmaları aralıksız sürdürüldü, fakat bu çaba mürettebatı kurtarmaya yetmedi. Dalgıçlar birçok defa her şeyi göze alarak Dumlupınar'a ulaşmaya çalışmış, fakat hiçbiri kurtarma çanını denizaltının gövdesine tutturmayı başaramamıştı. Kurtarma işinin tüm gereklerinin yerine getirilmesine rağmen, ne Dumlupınar ne de mürettebatı kurtarılabildi. Salı günü sabaha karşı ümitler tükendi. Çünkü bir denizaltı, personeline 3 gün yaşama izni vermekteydi. 72 saatten sonra içerdeki hava miktarı denizcilerin yaşamasına zaten izin vermeyecekti. Ve saat 02:15 itibariyle 3 günlük süre dolmuştu. 81 denizciden geriye kalan 22 kişiden artık ümit kesilmişti. Ertesi gün saat 15:00'te Başaran Gemisi üzerinde bir tören düzenlendi ve "Dumlupınar Şehitleri" için denize çelenkler bırakıldı.



"Dumlupınar'daki 81 denizciden ümit kesildi"

Milli Savunma Bakanlığı Temsil Bürosu'nun 6 Nisan 1953 Pazartesi günlü tebliği:
1- Çanakkale'de Nara önünde batan Dumlupınar denizaltı gemisinde kalmış olan personelin kurtarılmasından tamamen ümit kesilmiştir.
2- Bundan sonra tebliğ neşredilmeyecektir.
3- Hayatlarından ümit kesilen personelin isimleri aşağıdadır:

Subaylar:

Kurmay Albay Hakkı Burak, Makine Kıdemli Yüzbaşı Naşit Öngören, Makine Yüzbaşı Affan Kayalı, Güverte Üsteğmen İsmail Türe, Makine Üsteğmen Fikret Coşkun, Güverte Teğmen Bülent Orkun, Güverte Teğmen Macit Şengün

Astsubay Kıdemli Başçavuşlar:

Şevki Özsekban, Ali Tayfun, Emin Akan, Ömer Öney, Mehmet Denizmen, Sait Yıldırım

Astsubay Başçavuşlar:

Cemaleddin Denizkıran, Salahaddin Çetindemir, Zeki Gider, Kemal Acun, Hüseyin Uçan, Cemal Kaya, Naci Özaydın

Astsubay Çavuşlar:

Bahri Serseren, İhsan İçdemir, Selami Özben, İbrahim Altıntop, Şaban Mutlu, İhsan Coşkun, Hamd Reis, Samim Nebioğlu, Mustafa Doğan, İhsan Aral, Zeki Açıkdağ, Necdet Yaman, Tuğrul Çabuk, Mehmet Ali Yılmaz

Mükellef Çavuşlar:

Karasulu Veysel Saygılı, Rizeli Ramazan Yurdakul

Mükellef Onbaşılar:

Milaslı Niyazi Giritli, İstanbullu Züğfer Ceylan, İstanbullu İbrahim İşlemeci, Trabzonlu Murat Yıldırım, Bodrumlu Mehmet Kızılışık, Bodrumlu Emin Süzer

Erler:

Çanakkaleli Mehmet Demirel, Bigalı Ali Gökçü, Antalyalı Nurettin Alabacak, Bandırmalı Ömer Yalçın, Edremitli Ali Aslan, Lapsekili Ülfeddin Akar, Şileli Bekir Sarı, Sürmeneli Yusuf Demir, Rizeli Mehmet Aydın, Sökeli Mustafa Özsoy, Marmarisli NUri Acar, Çorlulu Hüdai Çağdan, Lapsekili Kadir Demiroğlu, Tekirdağlı Fikri Ulaştırıcı, Bigalı Hüseyin Sayım, Bartınlı Hüseyin Kayan, İzmirli Kenan Odacıoğlu, Lapsekili Ahmet Günal, Bartınlı Mustafa Taşçı, Çanakkaleli Hasan Bozoğlu, Bursalı İbrahim Aksoy, İzmirli Feridan Kırcalı, Ordulu İsmail Özdemir, Çarşambalı Hasan Arslan, İnebolulu Ahmet Özkaya, Çanakkaleli Enver Uçar, Foçalı Necati Kalan, İnebolulu Murat Suyabatmaz, Giresunlu Mehmet Demir, Giresunlu Galip Yılmaz, Göreleli Hasan Kelleci


Kaynak: Geltag.com
sayac Kez Okundu
DertOrtagimblogspot.com

0 Yorum

Yorum Gönder

Yeni Düşenler

Abonelik:

E-Posta Adresini Gir: