İngiltere'den Türk Futbolu!

Gönderen Dert Ortağı 30 Ağustos 2009
http://img29.imageshack.us/img29/3906/futboltopuz.jpgHep gıpta ederiz İngiliz futboluna.. Bütün yorumlarda futbolun güzellikleri için İngiltere’den örnekler verir, futbolun beşiği gibi olmayı umut ederiz..
Peki hiç merak ettiniz mi; İngiltere’den Türk futbolu nasıl gözüküyor, bir İngiliz için Türk futbolu hayatının neresinde?
Ben merak ettim ve merakım doğrultusunda internetin nimetlerinden faydalanarak İngiliz futbol adamı Martin Walter’a ulaştım..
Bu satırlarda sonra onunla yaptığım keyifli röportajıma ulaşacaksınız ve emin olun okuduğunuza değecek..

Öncelikle röportaj talebimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.. Okuyucuların sizi tanıması için biraz kendinizden bahsedermisiniz?
Bana ulaşıp böylesine enteresan bir röportaj talebinde bulunduğunuz için asıl ben teşekkür ederim.. Ben Martin Walter.. Newcastle’da yerel bir gazetede 2002 yılından beri spor köşe yazarıyım.. Aynı zamanda birkaç kitabım var.. Ama bence bu röportaj için en önemlisi sıkı bir Türk Ligi takipçisiyim..

İsterseniz sorulara önce İngiltere Premier Ligi'nden başlayalım.. Son yıllarda İngiltere’deki kulüpler Arap iş adamlarının gözdesi olmuş durumda.. Manchester City ile başlayan bu furyanın diğer klüplere de sızması size heyecan mı korku mu veriyor?
Endüstriyel terimi futbolla yan yana geldiğinden beri patron ve kulüp terimleri yakınlaşmış, günümüzde ise iyice bütünleşmiştir.. Özellikle İngiltere, İspanya, Fransa ve Amerika gibi futbolun ileri seviye ülkelerinde bu ikiliyi sıkça yan yana görebilirsiniz.. Dediğiniz gibi son yıllarda Manchester City'nin satışından sonra Premier Lig Araplar'ın gözdesi oldu.. Parası olan ve kanuni olarak hakkı olan herkesin kulüp satın almasına diyecek herhangi bir şey yok endüstriyel futbol çerçevesinde.. Fakat kimi şirket oyuncak olarak bu kulüpleri kullanıyor.. Her ne kadar endüstri desekte, takımlara gönül veren taraftar olduğu sürece hiçbir takım hiç kimsenin oyuncağı olmamalıdır.. Sahadaki takım tribündeki herkese eşit derecede aittir, bu klübün sahibide olabilir, sıradan bir taraftarda olabilir.. Bu duruma Arap, Rus, Amerikan olarak değil kulübü yönetecek ya da kulüple oynayacak olarak bakmak lazım.. Tabi ki Manchester City örneği İngilizleri korkutmaktadır ama Arap korkusu değil, dengesizlik korkusudur bu korku..

Peki Araplar dışında bir çok Amerikan, Rus ve Yahudi iş adamı var kulüplerin sahibi.. Türkiye’de ise kulüpler vakıflaşmış durumda ya da belediyeler tarafından yönetilmekte.. Sizce hangisi futbolda ilerleme getirir?
Az öncede belirttim futbolsever olarak istemesekte artık her kulübün bir patronu olmak zorunda.. Tabi güçlü ve köklü vakıflar dışında.. Sizin belediyecilik anlayışınız konusunda net bir fikrim olmasa da, siyaset ve futbol ilişkisi; beni aç gözlü, kulübüne oyuncak gözüyle bakan futbol patronlarından daha çok korkutur.. Belediyelerin futbolla ilgili görevi denetim ve imkan sağlamaktır.. Görev dışında yapılan her şey gerileme getirir.. Bir belediyenin sosyal projelere harcayacağı parayı futbolcu almaya harcadığı bir düzen düşünemiyorum.. Onun için bence en iyisi maddi ve manevi olarak bütün gücünü futbola ayırabilecek futbol patronlarının takım patronu olmasıdır.. Liginizde kulüplerin İngilizce karşılıklarını incelediğimde fark ettim belediye takımlarınızı ve üzülerek söylüyorum ki Türkiye Ligi’nin eksik noktalarının açıklamasını buldum..

Peki İngiltere’den baktığınızda bu eksikliği ne şekillerde görebiliyorsunuz?
Sokağa çıkıp herhangi bir İngiliz çevirdiğinizde “Türkiye’den hangi takımları tanıyorsunuz sorusunu sorarsanız Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’dan başka cevap alma olasılığınız çok düşüktür.. Bu üç takım hakkında detaylı bilgi isterseniz bu sayı 2’ye düşer.. Bununda esas nedeni tekelleşmiş bir lig oluşunuzdur.. İngiltere’de bu tekelleşme özellikle son yıllarda yaşanmaktadır fakat takım sayısı 5-6’dır. O da şampiyonluk için.. Uluslar arası kupalarda hemen bütün İngiliz takımlarının çeyrek final şansı vardır..

Şöyle bir soru sorsam.. Bir İngiliz’e Türk futbolu dendiğinde hangisi ilk aklına gelir?
1) Alpay Özalan Beckham kavgası
2)Tugay Kerimoğlu’nun Blackburn başarıları
3) Galatasaray’ın Arsenal’i devirerek UEFA kupasını alması
4) Türkiye’nin 2002 Dünya Kupası ve Euro 2008 3. lükleri

Üzülerek söylemeliyim ki sanırım Alpay Beckham kavgası.. Medya üzerinde büyük etkisi olan Beckham özellikle o dönemde dokunulmaz ilan edilmişti.. Ama Blackburn’deki Tugay aşkıda göz ardı edilemez.. Tugay futbolu bıraktığı gün orada kutsal gün olarak kabul edilebilir.. O kadar büyük bir sevgi var Tugay’a.. İstanbul’daki korkunç olayı saymazsak Galatasaray’ın o dönemin en iyi İngiliz takımlarını eleyerek kazandığı UEFA Kupası ve Türk Ulusal Takımı’nın başarıları da bütün İngilizler tarafından alkışlanmıştır.. Bunların dışında Tuncay ve Emre, Liverpool Beşiktaş maçı, Vassell’in Türkiye’de karşılanması, Gordon Milne, Rijkaard gibi birçok olumlu ve olumsuz cevap olabilir.. Hala düşünüyorum soruya net bir cevap vermek için ama eğer anket yapsaydınız:
%30 1. soru
%25 2. soru
%25 3. soru
%20 4. soru çıkardı sanırım

Peki gelelim benim en çok merak ettiğim sorulardan biri olan Galatasaray-Fenerbahçe derbisine bakış açınıza.. Sizin için bu maç ne kadar önemli ve aynı anda maksimum hangi Premier Lig maçı yayınlansa Galatasaray-Fenerbahçe derbisini tercih edersiniz?
Derbi maçları futbolun aslında çirkin başlayan güzellikleridir.. Birbirleri arasında sonsuz rekabet olan takımların bu rekabetleri ne yazıkki din, ırk,siyaset ve taraftarların kan kavgası gibi nedenlere dayanmaktadır.. Ama bildiğim kadarıyla Galatasaray-Fenerbahçe maçlarının derbi olması sadece aynı şehrin başarılı takımları olması sebepli.. Bu yüzden benim kalbimde bu maçın yeri çok büyük.. Arsenal-Manchester maçı yerine Galatasaray-Fenerbahçe maçı olmasını dileyebilirdim..

Röportaj sırasında beni en mutlu eden cevabınız bu sanırım.. Peki 2009-2010 sezonunda bütün önemli yıldızlar La Liga’da toplanmış durumda.. Bunun Premier Lig kalitesine ve popülaritesine etkisi olacağını düşünüyor musunuz?
Buda beni en mutsuz eden sorunuz oldu.. Aslına bakarsanız gelen her zaman gidenden daha iyi olur.. Gidense hep kaybeder.. O yüzden Premier Lig’in kalitesi düşmedi arttı diyebilirim.. Ama popülerite açısından bakarsanız ciddi çekincelerim var.. Sadece transfer olarak değil, izlenebilirliği yüksek klüplerin bir alt lige düşmesi de bu popüleriteyi negatif etkileyecektir.. Ama La Liga transferleri baş etkendir.. Ama ben yinede umutluyum Premier Lig açısından ama aynısını Seri A için söyleyemeyeceğim..

Türkcell Süper Ligi yakından takip ettiğinizi söylediniz.. Peki bu sene Türk takımlarının yaptığı transferler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Her sabah önce kendi gazeteme, sonra UEFA resmi sitesine bakarım.. Kendi gazetem genellikle bildiklerimi yazdığı için uykumu asıl UEFA.com açar.. Şunu söyleyebilirim ki; bu sene La Liga’dan sonra en çok uykumu açan Türk Ligi oldu.. Rijkaard başta olmak üzere Elano, Keita, Dos Santos transferleri beni hem şaşırttı hemde çok sevindirdi.. Bu tip oyuncular oynadığı takımlar kadar oynadığı ülke futbolunu geliştiren tipte futbolculardır.. Ve tabii ki Frank Rijkaard.. Frank Rijkaard’ı bir takımın başına getirmek zordur elbet ama daha zor olanı onu uyuduğu futbol uykusundan uyandırmaktı.. Ve bunu Galatasaray başardı.. Eminim Inter, Chelsea, Manchester, Barcelona, Arsenal ve belki Liverpool dışındaki bütün lider futbol kulüpleri bu durumdan dolayı Galatasaray’ı kıskanmaktadır..

Bugün itibariyle 3 Türk takımı Avrupa kupalarında mücadele edecek.. Beşiktaş Şampiyonlar liginde Manchester’in rakibi ve Galatasaray ve Fenerbahçe Avrupa Ligi'nde. Daha erken ama bu takımların Avrupa macerasını nasıl sonlandıracağını düşünüyorsunuz?
Beşiktaş hakkında söyleyebilecek çok şey yok aslında.. Hedeflerinin Avrupa Ligi olduğunu düşünüyorum.. Galatasaray ve Fenerbahçe ise bana göre yarı finali zorlayabilecek kapasitede fakat sizinle olan özel konuşmamızda bana Fenerbahçe’nin asıl hedefinin lig olduğunu söylemeniz beni şaşırttı.. Avrupa’da başarı isteyen bir takım bence zaten kendi liginde de başarı havası alır.. Eğer gerçektende dediğiniz gibiyse Avrupa’dan güzel ayrılacak tek takım Galatasaray’dır diyebilirim.. Tabi zaman ve olaylar buna bağlı..

Verdiğiniz bu güzel röportaj için önce kendi adıma sonra AjansSpor okuyucuları adına size çok teşekkür ederim.. Umarım 2010-2011 röportajımız bundan daha umut verici geçer.. Son olarak söylemek istediğiniz birşey var mı?
Bende öncelikle size beni bulmanız ve değer verip konuşmanız için çok teşekkür ederim.. Umarım arkadaşlığımız ve futbol konuşmalarımız devam eder.. İnanıyorum ki her geçen sene Türk Futbolu daha keyifli olacaktır.. Son sözümde bu inancım olsun..

(İngilizce olarak gerçekleştirdiğim bu röportajın çevirisinde umarım herhangi bir eksiklik veya yanlışlık yapmamışımdır.. Yaptıysam da affınızı dilerim.. Benim için keyifli geçen bu röportaj umarım sizde de aynı etkiyi yaratabilir..)

Özel röportaj - Alper BOYACI
 
sayac Kez Okundu
DertOrtagimblogspot.com

0 Yorum

Yorum Gönder

Yeni Düşenler

Abonelik:

E-Posta Adresini Gir: