Saraydan Zindana Mektup Var (II)

Gönderen Dert Ortağı 30 Ağustos 2009




soldan başlamıştı(k) zaten..

Bismike ...


sana yazacaklarım sus sus bitmez..

‘’ bir bedeviyi sırtlanmış gece..
karanlık gözlerden gerdana inen peçe ardı güzel..
bir bakışı on dördü ayın,
yumuluşu dolunay el-aleme!
saba melteminde salınıyor habib-ü yare..
kaşından tırnağına edep,
sözünden özüne haya!
dile gelirdi kum, sus’a gelirdi taş, kaya..
kimdendi bu güzeli çöle vuran emir,
kim , ateşi tene batan ayakları mecbur bırakan sa’y’a..?

sözlerinde pırıltılı çiğ tanesi
yağmur bilen mevsimlerden kalma..
kahrı terlemiş kirpiğinden aşağı ..
o dili ki köy gelini el pençe divan..
endamı , omzunda tabut taşıyan!
her adımı huri nefesi şahlanışı!

dillere destan
destana şayan
dervişe imtihan
çöle sultan ahu dilber
niçin g/özüne sürmelenmiş keder..

içerimim yaresinin sıyrıldı kabukları
öyle bakma çehreme mahzun , mazbut
künyen aşk ise bunda alemin ne günahı var..?
kakma çehreme yar(a)!
ben sevda bilmem a’mayım..
o bilse beni dahi , ……………….’’





..............

sus Yusuf sus! acıdı..
Ne çok anlatırdın ikindi ertesi bu masalı. Gün batardı avuç içlerime, sonunu hiç bilemediğimiz masalımızın virgülüne takılınca gözlerimiz…




Aşk bilmiş seni senden gizli saklı, edebinden mi !?


Kelam yol verirmiş kadere bilmez miydin?



söyle diline Yusuf ihrama girsin! At sevdanı muhacirlerin eteğine sadaka, cehenneminden odun eksilsin! Ömrünün tavafında selam dur öksüzlüğüne, bir o tutsun boğazından seni kurtarsın..
Söyle Yusuf söyle , beş vaktin hangisinde insansın!
Eğil göğüs hizası aşk/LA, iliklerin ene’likten arınsın!
…………..



Ey yusuf’u kendin(c)de bilen;
baş aşağı fokurtulu sularla gusledilirken sen, kaşların yolunurken, saçlarından tutuşturulurken önce usulca çıldır ki can taşırsın, bir düş görümlük de olsa can/ım/dın… kime daya’nırım, dayanamazken sana?





Oysa,, haziran düşlerimiz vardı bizim temmuzuna ağladığımız…

yorgundu ölüm.. kızıldı kıyamet.. ve haramdı erkeğe kırmızıyı kuşanmak. mahşer kızlarının tartısı sırtlarında , ahları ağır bastırıyordu sol kefeyi…




Şimdi, hiç kimselerin özlediğisin artık!

Söyle kendine, güneş sol yanımıza baş gömdüğünde, ana rahmine tutunmalarından sıyrıldığı vakit bebekler, kimde dirileceksin..? tırnağı takıldığında ölümün çehrene, kaç arşın yırtılacaksın aslına bulunmak için..? Tüm renklerini topladığında aşk, en siyahında gecenin, kimde bulunacaksın..?!
üzgünüm Yusuf, bir mezar başı kadar bile vefalı değilim.
söyle kendine seni de affetmesin!



Sırat da ayaklara dolanacak dillere andolsun ki;
Nil akmadıkça tersine, yetimlerin okşandığında başları arş titremediğinde, belki af bulunacaksın! gençliğin vardığında yatsılara, cezbesini yitirdiğinde hiçlik diz üstü huzura varacaksın! Zaman içinde zaman keşfet kendine, nasıl olsa en anlaşılmazlıklarından en anlaşılacaksın!
söyle kendine de bilsin, yan/anacaksın!


Biz, dudakları zifir boyalı huriler öpeceğiz alnından! Açlıktan gelmesin biliriz, elimizde zakkum dolu kızıl kaseler, soframıza buyuracaksın.. o vakit dilini katık etme ekmeğine Yusuf, külli haramsın!


Şimdi bize aşktan bahsetme , sen hiç bilmediğini ne sanırsın.. hiç(iz)sin.. varlığın serabında bakiliğine mi kanarsın..? küçüksün Yusuf katliamını nefs-i müdafa sanacak kadar küçük .. kahrımın adısın, adımca kahır..
yakutun kıtlığında bakır nisap bilinir, sen, asrın kıymetlisinin adına iftiradan yargılısın..



hey yad ellerde , kapı arkalarında gönül içlendiren çocuk! Mecnunluk bilmeden Leyla olamayışımıza mı lafügüzafkarsın ? acırım ahvaline Yusuf, neresinden dönsen aşkın gayrı ziyandasın..
topla duanı annelerden yola gelirsin belki..!




yola geldim..
seni oturmaktan yoruldum .. koşup beni dinle(n)meli..


ebede dek dışın içimden ırak,,


aşka ..
maesselame.. !




(mekke’de .. bir başka temmuzdu..)
züleyha çay // ^^ denizkızı^^
sayac Kez Okundu
DertOrtagimblogspot.com

0 Yorum

Yorum Gönder

Yeni Düşenler

Abonelik:

E-Posta Adresini Gir: