Mutluluklarını sat bana ey çocuk,
Bu gece..
Evet bu gece.
Bana aldığın o rengarenk eteği giyip
Soyundum dudak payı verilmiş acılarımdan.
Filistin’liğimden
Kudüs’lüğümden feragat edip
Çiceklendim senin hep söz ettiğin kır düğünü düşüne.
Rengarenk balonlarınla
Bozkır teninde bir umuda filiz verdim..
Ey tahta arabalı çocuk’luğum,
Mutluluklarını sat bana ey çocuk.
Ne kadar şeker istersen veririm sana.
Yeter ki uzaklığımı unut.
Zamanlığımı reddet.
Uzattığım ellerimi geri çevirme ey çocuk.
Hile ile üttüğün bilyelerin ardından beni de koştur.
Rüzgarı diz çöktür saçlarıma.
Seni / beni doğuran Ağustos sıcağına inat
Nefesinden bir nefesi bana yar et.
Ve ben sussam da sen susma..
Avazın çıktığı kadar,
Dilin döndüğü kadar anlat beni bana..
Çünkü kimse bana masal anlatmadı senden başka.
Ey ölümümü hayatla evlendiren hayat’ım,
Umutlarından bir umut ver ey yar.
Can’ından bir canı canıma paye eyle.
Gözlerinin kahvesinden bir Cenneti bağışla.
Ve yüzüğünde yazılı adımı,
Kavuşmamızın duasına sıvazla.
Ve gögüsle tüm acılarımızı.
Bilirsin sen bana şiirleri yazarken
Ben kütük gibi uzanmışım geçmişin ayak izine.
Kaldır başımı,
Ve eğdirme boynumu.
Ve bir zafere yor bu apansız savaşımı..
Şimdi kapat gözlerini ey çocuk.
Omuzlarının genişliği kadar mutluluklarım.
Bana masallar anlat ey çocuk.
Sonra da şekerler dağıt rastgele.
Ve ben gelene kadar açma yüreğini.
Beni gözlerinde sakla ey çocuk.
Ve ben gelmeden ölme sakın..
Ölme..
Ve gülümseme sakın ölüme.
Sakın ölme işte..
Söz mü ey çocuk..
Mutluluklarını sat bana ey çocuk.
Sat ki;
Sana bir kır düğününü hediye eyleyeyim..
Bir sonbahar günü..
Siyah elbisem ile
Yok yok çocuk..
Ne sonbahar günü olacak kavuşmamız..
Ne de üzerimde sevmediğin siyah...
Bir Ağustos günü;
Hani beni de seni de doğuran ayda
Bir Ağustos günü,
Rengarenk elbisemle koşacağım sana..
Hem de elimde mavi bilyelerinle..
Deniz kabuklarımla..
Söz mü diye sorma çocuk..
Söz verdim..
Söz...
Bu gece..
Evet bu gece.
Bana aldığın o rengarenk eteği giyip
Soyundum dudak payı verilmiş acılarımdan.
Filistin’liğimden
Kudüs’lüğümden feragat edip
Çiceklendim senin hep söz ettiğin kır düğünü düşüne.
Rengarenk balonlarınla
Bozkır teninde bir umuda filiz verdim..
Ey tahta arabalı çocuk’luğum,
Mutluluklarını sat bana ey çocuk.
Ne kadar şeker istersen veririm sana.
Yeter ki uzaklığımı unut.
Zamanlığımı reddet.
Uzattığım ellerimi geri çevirme ey çocuk.
Hile ile üttüğün bilyelerin ardından beni de koştur.
Rüzgarı diz çöktür saçlarıma.
Seni / beni doğuran Ağustos sıcağına inat
Nefesinden bir nefesi bana yar et.
Ve ben sussam da sen susma..
Avazın çıktığı kadar,
Dilin döndüğü kadar anlat beni bana..
Çünkü kimse bana masal anlatmadı senden başka.
Ey ölümümü hayatla evlendiren hayat’ım,
Umutlarından bir umut ver ey yar.
Can’ından bir canı canıma paye eyle.
Gözlerinin kahvesinden bir Cenneti bağışla.
Ve yüzüğünde yazılı adımı,
Kavuşmamızın duasına sıvazla.
Ve gögüsle tüm acılarımızı.
Bilirsin sen bana şiirleri yazarken
Ben kütük gibi uzanmışım geçmişin ayak izine.
Kaldır başımı,
Ve eğdirme boynumu.
Ve bir zafere yor bu apansız savaşımı..
Şimdi kapat gözlerini ey çocuk.
Omuzlarının genişliği kadar mutluluklarım.
Bana masallar anlat ey çocuk.
Sonra da şekerler dağıt rastgele.
Ve ben gelene kadar açma yüreğini.
Beni gözlerinde sakla ey çocuk.
Ve ben gelmeden ölme sakın..
Ölme..
Ve gülümseme sakın ölüme.
Sakın ölme işte..
Söz mü ey çocuk..
Mutluluklarını sat bana ey çocuk.
Sat ki;
Sana bir kır düğününü hediye eyleyeyim..
Bir sonbahar günü..
Siyah elbisem ile
Yok yok çocuk..
Ne sonbahar günü olacak kavuşmamız..
Ne de üzerimde sevmediğin siyah...
Bir Ağustos günü;
Hani beni de seni de doğuran ayda
Bir Ağustos günü,
Rengarenk elbisemle koşacağım sana..
Hem de elimde mavi bilyelerinle..
Deniz kabuklarımla..
Söz mü diye sorma çocuk..
Söz verdim..
Söz...
* Şiirin başlığı alıntıdır..
7 Ağustos 2010
İsmail Sarıgene
0 Yorum