TUTUKLU 8. BÖLÜM

Gönderen Dert Ortağı 31 Aralık 2008


8. Bölüm:

Herkes başına toplandı sanığın sanık yerde yatıyor ve boş gözlerle etrafına bakıyordu. Başında onlarca insan gözünün önünde dönüyorlardı sanki ve sesler uğultu gibi geliyor du. O sırada hakim doktoru çağırın diye bağırdı ve biraz sonra doktor gelerek ”açılın hastanın etrafını boşaltın hava alsın biraz diye bağırdı çevresinde toplanan insanlara. Ve sanığın yakasını açtı biraz daha rahat hava alsın diye . Sanık etrafına bakarken bir anda burnundan kan geldi. ve bayıldı. Hemen sedye geldi ve acilen başında iki asker le birlikte acile hastaneye götürüldü. Herkes şaşırmıştı biranda Sanığın bu şekil de bayılmasına yoksa kötü bir hastalığımı vardı diye dedikodular bile başlamıştı mahkeme salonunda. Bu dedikodular içerisinde hakim duruşmayı ilerleyen bir tarihe attı. Ve salondan ayrıldı yüzünde de bir korku ve merak o da sanığı merak ediyordu.


2 Gün sonra.

Sanık gözlerini yavaş yavaş aralıyordu her taraf bembeyazdı ve bir yatakta uzanmıştı kolunda da bantlara benzer bir şeyler. Başında da bir hemşire. Hemşire gözlerini açan sanığa güldü ve “Geçmiş olsun” dedi lakin sanığın konuşmaya dermanı yoktu hala… sadece kısık bir sesle “ne oldu bana” diyebildi. Ama ilaçların ve halsizliği etkisiyle hemşirenin söylediklerini duyamadan tekrar uykuya daldı. Tâ ki ertesi güne kadar…

Ertesi sabah uyandığında kendini daha iyi hissediyor du. Biraz dışarıdan gelen güneş ışığına baktı ve içi mutlulukla doldu. O sırada hemşire girdi odaya ve “günaydın” dedi “Günaydın” diye karşılık verdi sanık ve tekrar sordu
-neyim var hemşire çok kalacak mıyım burada.
-bilmem doktor bir kontrol etsin de sonra
-iyi de neyim varmış ki benim
-merak etmeyin çok önemli bir şeyiniz yok. Uzatın kolunuzu tansiyonunuzu ölçelim. Bir de şu dereceyi çıkarmayın
-tamam
-tansiyonunuz normal … iyi ateşiniz de düşmüş
o sıra da doktor içeri girdi
- Günaydın hemşire hanım
- Günaydın doktor bey
- Hastamız nasıl olmuş bakalım
- Gayet iyi doktor bey sonuçlar gayet iyi
- Getirin bakalım da bir görelim şu dosyasını hmm evet sonuçlar güzel bir bir iki test daha var onu da yapalım onlar da normal çıkar sa bugün sizi taburcu ederiz.
- Teşekkür ederim doktor bey de benim neyim var ya da vardı (off ya ne çok soru soruyorsun ) sana ne dedi iç sese
- bir şeyinizi bulamadık şu testler de olumlu çıkarsa aşırı yorgunluk ve üzüntüye karşı vücut direnciniz zayıflamış bunun neticesin de de vücudunuz kendisini korumaya almış diyebiliriz.
- Nasıl korumaya almış
- Efendim şimdi vücut böyle durumlar da enerjisini korumak adına verdiği bir tepkidir ve sizin önleminizi alın diye uyarısıdır. Şayet bunu yapmamış bayılma olmayıp hastanemize gelmemiş olsaydınız bu yatak yerine şimdi belki de morg da yatıyor olabilirdiniz. Vücudunuz sizi düşünmüş diyerek güldü.
-Sağ olun doktor

Öğleye doğru diğer testle de bitmiş ve neticesin de sanığın çok da önemli bir şeyinin olmadığı anlaşılmıştı biraz kendine dikkat et uyarısı birazda kuvvetlendirici ilaçlar dan sonra tekrar evi(hapishane odası)ne döndü.

Bu ara da ilginç bir de olay oldu bir bayan sanığın durumunu sordu her gün gözleri yaşlı ve o orada yatarken camdan ona baktı onun yatışını seyretti ve dua etti
“Ne olur O’na bir şey olmasın Allah’ım”
iyi de bu bayan kimdi hemşireler sorduğunda yakınıyım diyerek içeri girmişti oysa sanığın bilindik bir yakını yoktu… Hastanın daha doğrusu Sanığın taburcu olmasında ve cezaevi aracına bindirilip taburcu edilirken de uzaktan onu seyrediyordu bu kez Allah’a şükrederek ve gözlerinin içi gülerek “şükürler olsun Allah’ım ona bir şey olmadı iyi oldu Allah’ım şükürler olsun” neredeyse zıplayıp çığlık atacaktı ama duygularına hakim oldu o araçla Hastaneyi terk ederken o da kendi arabasına bindi ve yola koyuldu.

Sanığın Koğuşu:

Sanık koğuşundaydı artık koğuşu tek kişilikti zaten o da ikinci bir kişiyi hiç istemedi orası kendi eviydi evet evet kendi eviydi bu yüzden hakime ne olur beni evimden ayırmayın evime geri gönderin demişti. Çok şey yoktu koğuşunda sadeydi akıllı ve uslu biri olduğu için gardiyanlar da seviyordu onu. Bir kitaplığı vardı parmaklıklı kapının hemen sağında ve yanında da masa küçük ora da kitap okuyor du bolca. Bir de bolca beyaz kağıt ve kurşun kalem bir de silgi okumayı ve resim yapmayı ve şiir yazmayı seviyordu şiiri nadiren yazsa da epey resim yapmıştı özellikle gülen yüz ve ve gözleri çok seviyordu. Sanığın mahkeme salonlarından arta kala zamanlarda hayatını geçirdiği zamanlar burasıydı. Biraz dinlendikten sonra yine kitap okumaya başladı. Kitap yine şiir kitabı içinde ve bir birinden güzel şiirler vardı. Şiirlerini beğenerek okuduğu Tayibe Atay’ın bir şiirini okumaya başladı.

Fırçanda MONALİSA’YIM
Seni seviyorum gülüm!
Nedenim yok
Bana dokunmadın bile...
Utangaç bir bakış fırlatıp gittin yanımdan
Beni kendimle bırakarak...
Ama,
Ben seninle gittim gittiğin yere:
Uçurumlarındayım işte!
Denizlerin falezlerinde...
Bir nehir kıyısında su çiçeğiyim mavice...
Aslında,
Yüreğinin bir köşesindeyim: minik bir serçe!..
Seni sevdiğimi ciklemedeyim zamana ve göklere...

Bu gök, bu bulutlar
Sen olup çöker üstüme...
Beyaz bir örtü, mavi bir tül gibi...
Tavuskuşu bir gece açılır pencereme;
Dökülür yıldızlar...
Gözlerin dökülür dolu dizgin gözlerime...
Artık,
Karanlık değil bu tavan!..
Bu tavan bahar bir ağaç altı...
Sıcacık çimen bir yatak serilmiş dibine...
Adı aşk olan hatmiler topluyorum içinde
Bahar kokuyorsun, ıhlamur kokuyorsun
Karışıyorsun tenimin kokusuna ,
Bana değince...
Bak!
Şimdi karanfil oluyoruz seninle;
Kırmızı açıyoruz şafaklara inat!
Bir dalda kapanıp ikileniyoruz geceyle
Birbirimiz üstüne...

Bu dudağı sen yarattın. ”haşa” deme!
Bu elleri de sen!..
Senin için uzuyor saçlarım,
Rüzgara karışıyor parmakların aklıma gelince...
Aslında,
Sen ne zaman aklıma düşsen
Bütün yapraklar yer değiştiriyor dallarda...
Bütün rüzgarlar meltem,
Deniz kokuyor hava...
Ve
Bütün kuşlar martı; kocaman kanatlı, çığlık çığlık...
Dinle ve duy!
Seni seviyorum diyorlar bana katılıp:
Doluyor gökler ve boşluk...gizlice....

Sen her gece
Uykusuzluğumsun, uyanıklığım!..
Güneşten alıyorum seni
Geceye yıldız yapıyorum...
Ay yapıyorum: hilalim benim, tatlım!...
Burçların adısın işte;
Kovamda balık, terazimde ağırlık...
Samanyolunda gülüşün var
Bulutlarda salınışın...
Ben pencerede seyrine dalarım;
Bazen yağarsın yağmur olup çiçekler üstüne,
Bazen gölge olursun güneşe...
Bazen de kayan yıldızsın...
Ama en çok
Gökkuşaklarında çoğalır renkler,
Bulaşır resimlerin tümüne...
Ben fırçanda MONALİSAYIM!...

Seni seviyorum gülüm!
Seni nasıl seveceğimi bilemeden seviyorum,
Nasıl şeyse!..
Ne kadar yarım biriyim ben!.
Gecem olsa gündüzüm yok,
Gündüzüm olsa gecem!..
O halde
Gece sevişmelerinle sev beni, gündüzümü düşünme!
Ya da,
Gün ortası serp sularını üstüme; seherlerimi düşleme!
Hele hiç aklına gelmesin sabahlarım!
Olduğum gibi kabul et beni,
Yani yarım!...
Ama,
Sen de kalan yarımımla
Gel ufukta buluşalım:
Kızıl çizgisi çekilsin ömrümüze sevdanın:
Biraz yeryüzü, biraz gökyüzü...
Toprak ve hava yani!
Söyle!..
Sen hangisi olacaksın?

Seni seviyorum gülüm!
Seni nasıl seveceğimi bilemeden seviyorum..
Mesela;
Soyunacak mıyım ellerin bana değince!.
Yada,
Ağlayacak mıyım dudağımdaki menekşeyi kopardığın zaman?
Yoksa yenisi mi açacak yerinde:
Biraz gül, biraz lale...
Solacak mıyım kırağılar yağarsa gidişinle?
Beni unutacak mısın?

Sen,
Bir avuç mutluluksun desem;
Bir avucu olur mu mutluluğun?
Bunu ancak bana
Sen anlatacaksın..
Tayibe ATAY


….


Duruşma zamanı
Yine duruşma zamanı gelmişti. Sanık üzerini giyindi kırık aynasında kendine çeki düzen vermeye çalıştıktan sonra (Çeki düzen verse ne olacak sa çirkin şey) şekilci olma içten ses, beni beğenen beğensin beğenmeyen de beğenmesin kıyafetime özen gösteriyorum kötü bir şey değil yaptığım hem bugün neşem yerimde seninle uğraşmıcam (hııı aman aman uğraşma).

Duruşma salonuna gelmişlerdi salonda ki yerlerini aldı ve mahkemeyi izlemeye gelenlerin kendisi hakkında konuştuklarını biliyordu ve acaba ne konuşuyorlar diye merak etti (meraklı şey sanane ne konuşurlarsa konuşsunlar) bu kez haklısın aslında iç ses ama sadece ne konuşuyorlar bilmek istiyorum diyerek kulak kabarttı

Ön sıra daki iki yaşlı kadın ona bakıp :”geçen sefer kötü olmuştu baksana gayet iyi bunun neresi kanser hiç benzemiyor kansere” diye konuşuyorlardı. Anlaşılan yokluğunda epey dedikodu yayılmış bir de kadınları tanımıyordu yanında ki askerlerden izin alarak bir şey söyleyebilirmiyim şu iki kadına diye rica etti askerler de tamam diyerek onayladıktan sonra iki yaşlı teyzeye dönerek:

-Teyze siz kimsiniz maşallah her duruşmada varsınız akrabam felanmısınız? Da ben bilmiyorum?
-Bize mi dedin yavrum
-Evet size dedim teyzecim
-Yok biz her duruşmayı izleriz
-peki benim kanser olduğumu kim söyledi size
-biz duyarız yavrum
-O zaman haber alma kaynağınızı değiştirin merak etmeyin kanser felan değilim ben :)
-Değilmisin gerçekten
-Değilim tabiki
-Aman yavrum ne sevindik sorma(yanındakine dönerek kuağına kız bunun haberi yok heral de bizde inanmış gibi yapalım dedi)
-Aferin yavrum Allah sağlık sıhhat versin Allah kurtarsın
-Kurtarmasın
-Kurtarmasın mı
-Evet kurtarmasın :)
“tamam dedi asker şimdi hakim gelecek” dediği sıra da hakim de içeri girdi ve herkse ayağa kalktı.

Hakim sanığa dönerek

-Geçmiş olsun nasıl oldun
-Sağ olun Sayın Hakim iyiyim
-Geçen seferde epey korkuttun bizi
-Özür dilerim sizi korkuttuğum için Sayın Hakim
-Neyse şimdi gayet iyi görünüyorsun
-Evet duruşmaya geçe biliriz o halde sen nerde kalmıştın hah evet 14 şubatı anlattın sonra ne oldu

-Anlatayım Sayın Hakim dedi


Hayatımda kutladığım ilk 14 şubattı ve mükemmel geçmişti unutamayacağım anlardan biridir efendim Bir tanesi de bayram dı Ramazan Bayramı.. O gün yaşadıklarımı ve tattığım mutluluğu nasıl ifade edebilirim ki aylardır beraberdi birlikte oluşumuzun tanışmamızın üzerinden 1 yıl geçmişti ikimizde tam tanışma tarihini hatırlayamadığımız için ve sadece aylardan nisan ayı olduğunu bildiğimiz için Tüm nisan ayı bizim için yıldönümü niteliği taşıyordu. Koskoca 1 yıl ne de çabuk geçmişti sabahlara kadar bazen kavga edip ağlamalarımız bile komik geliyordu hatırladıkça Allah’ıma şükürler olsun ki onun gibi bir varlığı sokmuştu hayatıma. Yine içim bir tuhaf oldu Sayın Hakim
-ne o neyin var hasta mısın yine
-yok sayın hakim mutluluktan bu kez içimi heyecan kapladı da :)
-iyi aman aman
Bayram diyordum efendim bayramdan 1. yıldönümümüze kaydı konu .(zaten sen bir şeyi anlatırken atlayıp duruyorsun konudan konuya) ya sen bu ara düzelmeye mi başladın tespitler ikidir güzel gidiyor aferin akıllanıyorsun (ben zaten akıllıyım akıllım)
İşte efendim Bayramda bana yaptığı.. ona milyon kere aşık olmamın ispatıdır bana göre.
-Ne yaptı?
-Elimi öptü :)
-elini mi öptü?
-evet elimi öptü efendim ve ben ona milyon kere daha aşık oldum
-iyi de neden öptü ve sen aşık oluyorsun ki bas baya seni yaşlandırmış bu hareketiyle
-olur mu efendim neden öptü elimi bilmiyorsunuz yanıma geldiğinde bana dedi ki
“sevdiğim adam er’im erkeğim bayramlar da Kadın Kocasının elini öper biz de senle Karı-Koca değiliz ama sen benim sevdiğim adamsın ver o elini öpeyim” dedi ve ellimi öptü sonra da avucumu yüzüne koydu ve yüzüne sürdü. Bende o na “sevdiğim kadın, ömrüm, evet biz karı koca değiliz belki ama ben de seni çok seviyorum ve getir ben de seni alnından öpeyim” dedim ve o nu alnından öptüm. Söylesenize Sayın Hakim böyle bir kadın sevilmez mi böyle ince düşünceli kadına aşık olunmaz mı aşık olunmayla gurur duyulmaz mı?

-Haklısın dedi
-o nu seviyorum o nu çok seviyorum Sayın Hakim
-Tamam anladık yahu :) diyerek güldü
-Ne yapıyım Sayın Hakim söylemeden duramıyorum her gün koğuşumda kimseye söyleyemiyorum bunu buraya gelince haykırırcasına size anlatıyorum o na olan sevdamı ve yaşananları. :)
-Bu arada sayın hakim vakit geç oldu akşamın saat kaçı ara vermeyecek misiniz?
-Ooo haklısın bir dakika sen benim işime ne karışıyorsun attırım içeri şimdi
- Tamam özür dilerim Sayın Hakim ama zaten içeri gidiyorum ya
-İyi o zaman askerler senin daha çabuk gitmene yardımcı olsunlar istersen
-Tamam sayın hakim özür dilerim
Yaz katip:
Mahkeme tarihin sanığın konuşmasının bitmemesinden dolayı ve gerekli bazı evrakların tamamlanması için …. Tarihine atıyorum.
Hakim salonu terk etti askerler de sanığın oluna girip koğuşuna götürmeye çalışıyorlardı gayet hızlı adımlarla Adliye koridorlarından dışarı doğru yol almaya başlamışlar dı. Sanık dışarı çıktığında hava kararmamış ama güneşte etkisini kaybetmeye yavaş yavaş batmaya hazırlanıyordu. Bir ara durdu ve gök yüzüne baktı sonrada çevresine derin bir nefes alıp Haydi Bismillah diyip arabaya bindi. Araba ya bindikten sonra o küçücük ve etrafı parmaklık olan pencereden dışarıya bakarken bir den irkildi ve o noktaya doğru dikkatlice bakmaya başladı ve durdurun arabayı durdurun diye bağırmaya çırpınmaya başladı. Ama askerler hemen tuttular ve araba yola devam etti. O da pencere de oraya doğru bakıp ağlamaya…


8. Bölüm Sonu

Dert Ortağı
sayac Kez Okundu
DertOrtagimblogspot.com

3 Yorum

  1. Adsız Dediki:
  2. Fіrst οff Ӏ want to ѕay grеat blοg!
    I had a quick quеstion whіch I'd like to ask if you do not mind. I was interested to find out how you center yourself and clear your mind prior to writing. I'ѵe
    hаd a difficult time clearing my thoughts іn gеtting mу thoughtѕ out there.

    I truly do take pleаsure in writіng but it
    just seems like the first 10 to 15 minutеs arе gеnerally wasted just
    trying tо figure out hоω tо begіn.
    Any іdeas or tiρѕ? Aρpreсіate
    it!

    Feel fгee to visіt my ѕitе Member.Thinkfree.com

     
  3. bir şeyinizi bulamadık şu testler de olumlu çıkarsa aşırı yorgunluk ve üzüntüye karşı vücut direnciniz zayıflamış bunun neticesin de de vücudunuz kendisini korumaya almış diyebiliriz.

    web development services vancouver ,
    website development company vancouver ,

     
  4. stisat Dediki:
  5. v5j44a1s42 a5x58f4v51 n5k34b9c08 r9o73l8e57 l9r46w6e54 f4y81d1u68

     

Yorum Gönder

Yeni Düşenler

Abonelik:

E-Posta Adresini Gir: