Yaşlı Terzi

Gönderen Dert Ortağı 15 Aralık 2009
Genç adam  iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok soğuk bir kış gecesi  dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun  felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası. Günler boyu iş aramış  ama bulamamış... Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını  ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük  bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini...  
Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın  köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir sabah iş arayacak derman  bulamamış bacaklarında. Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta  otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan  şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam,  
"Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki  sinirim geçer" diye söylenmiş.
Zengin bir  işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra  bankta titreyen terziyi görmüş. Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş  dikkatle. Birden siniri geçiveren ihtiyar,
"Zavallı  adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba?" diye düşünmeye başlamış.
http://img1.loadtr.com/b-314134-terzi.jpgOysa terzinin düşlediği paltonun  sıcaklığı değilmiş. O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun  sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini  düşünüyormuş. Yaşlı işadam, terzinin yanına yaklaşıp,  
"Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen  paltomu sana verebilirim" deyince,
"Hayır,  teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum. Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş" diye yanıt vermiş  terzi.
Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış. Çünkü  o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü  yakıştıramıyormuş.
"Soğuktan titrerken nasıl böyle bir  şeye dikkat edebiliyorsun?" diye soran yaşlı adam,
"Ben terziyim" yanıtını alınca
"Benimle gel, hayat hikayeni yolda anlatırsın"  diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi.
Bu  karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş. Böyle yetenekli bir  insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye  bir dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş. Bunun karşılığında tek istediği  kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş. Terzi yeniden bir işe hem de  kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış. Bu arada  yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle  tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş. Küçük dükkân önce kocaman  bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya  başlamış. Terzi artık "ünlü işadamı" diye anılır olmuş.
Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş. Terzi  çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa  yetişmesine az bir zaman varmış. Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden  fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş. Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye  kaldırılmasını sağlamış. Yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği  için uçağa yetişmiş. Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış,  bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi  bekliyormuş. Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken  bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş.
Aradan o  kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını  çalamaz olmuş. Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış.  Fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir  dükkan kalmış. Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını  sormak için. Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama  anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş.  
Ve başlamış anlatmaya:  
"Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. Ormandaki  bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde  yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip  iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş.
Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine  seslendiğini duymuş. Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş.  Bülbül ona

"Senin haline çok üzüldüm, şimdi  öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de  onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın" demiş.
Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar  söylemeye başlamış. Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı  söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş. Oduncu ve  şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler. Bir gün yine bir gösteriye  yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu.  Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama  gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan  kaçmış oradan. Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar  söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış.  
Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan  izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış. İşte o zaman bülbül ölünce büyünün  bozulduğunu anlamış. Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o  yüzden bozuldu. Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın..."
Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş  terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş...
Dostluk  iplerinizi koparmamanız dileğiyle....... 

sayac Kez Okundu
DertOrtagimblogspot.com

0 Yorum

Yorum Gönder

Yeni Düşenler

Abonelik:

E-Posta Adresini Gir: